5

1975’te Cezayir de Uluslararası bir komplo sonucu İran Şah’ı Rıza Pehlevi ile Irak başbakanı Saddam Hüseyin’in bir araya getirilerek yapılan büyük ihanet antlaşmasının neticesinde: Genelde dört parçada Kürdistan mefkuresi, özelde Barzanilerin önderliğinde 20. yüzyılın başından itibaren devam eden milli karakterli mücadele büyük bir kırılma ile karşı karşıya gelmiş. Kürdistan’ın kuzeyindeki PDK de Av. Faik Bucak ve Said Elçi suikastinden sonra üçüncü kırılmayı yaşamıştı.

20.Yüzyılın başından itibaren Kürdistan’ın dört parçasında belirli zaman dilimlerinde devam eden milli illi mücadeleler çoğunlukla dış desteklerden yoksun oldukları için büyük kırılmalara ve umutsuzluğa dönüşmüştü. Kürdistan tarihinin en uzun erimli mücadelesi olan ve Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra 1947 yılında 512 yol arkadaşı ile SSCB ye gitmek zorunda kalan Mele Mustafa Barzani, 1958’de Irak’a Muzaffer bir şekilde dönerek Kürdistan’ın dört parçasındaki Yurtsever Kürdler için yeniden büyük bir umut kaynağı olmuştu. Bu vesileyle 11 Eylül 1961 de Bağdat hükümeti ne karşı silahlı direniş başlattığı zaman, dört parçadaki Kürdler, maddi ve manevi olarak destek vermeye başlamışlardı. 11Mart 1970’te Irak hükümeti ile yapılan geniş kapsamlı otonomi antlaşması yine dört parça Kürdistan da, büyük bir sevinçle karşılanmıştı

Ne yazık ki 1975’te Cezayir de yapılan ihanet antlaşması Kürdistan genelinde, Kürdistan mefkuresi üzerinde büyük bir kırılmaya sebep olmuş. Kürd Yurtseverleri ABD nin bu ihanetine karşı ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyen ama tarihin hiçbir döneminde bunu Kürdler için uygulamayan SSCB ye doğru siyasi antenlerini çevirmişlerdi. Bu kırılmanın bir ucuna da Mele Mustafa Barzani eklenmişti. Yani bu kırılmadan bir anlamda Mele Mustafa Barzani yi sorumlu tutarak onu günah keçisi durumuna soktular. Hele, hele Kürdistan’ın kuzeyindeki sol, Sosyalist çizgideki yapılar, işi o kadar ileri götürdüler ki, saçma sapan, parça bütün teorisi geliştirerek, parça dan Barzani’yi, bütün den de o dönemde SSCB’nin müttefiki olan Irak BAAS hükümetini kastederek, parça bütünle çelişir se, parça koparılıp atılır diyecek kadar kendi toplumsal değerlerinden uzaklaştılar. Yani açık söylemek gerekirse, kendi iktidarı döneminde 500 bine yakın Kürd’ün katili olan BAAS hükümeti Saddam Hüseyin’ni Barzani’ye tercih ediyorlardı.

Kürdistan’ın kuzeyinde o süreçte sarsılmaz bir inançla Ferid Uzun’unda lider kadroları içinde bulunduğu Kawa Örgütü SSCB’yi Faşist Irkçı bir karaktere sahip olan BAAS hükümetini her türlü silahla, hatta Rus pilotların Mig 21 savaş uçaklarını kullanarak Kürd halkına karşı büyük katliam yaptıkları gerekçesiyle arşı çıkıyor, her yerde dağıtılan bildirilerle SSCB’nin ve Faşist Irkçı Irak hükümetinin yaptığı katliamlar protesto ediliyordu. Ferid Uzun destansı Peşmerge ve Kevokên Sipî şiirleriyle Kürdistan’ın her tarafına Teyp kasetleriyle avazını ulaştırıyordu. Siyasi ibreleri SSCB ye dönük olan siyasi yapılarla her yerde yoğun tartışmalar Kürdistan’ın kuzeyinde yükselmeye başlamıştı. Bu arada Rızgari örgütünün de bu süreçte Barzani’nin yanında durduğu notunu düşme gereği duyuyorum.

Bütün bu olumsuzluklar arasında büyük kırılmadan sonra Doğu Kürdistan’a geçen Barzanilerin, bulunduğu mevkiye iki arkadaşı ile giden Derwêşê Sado, kendisi ve sekreteri olduğu TKDP nin her konuda destek vermeye ve gereken her hizmeti yapmaya hazır olduklarını bildirir. Sayın Mesud Barzani, Celal Talabani ye iletilmek üzere yazdığı bir mektubu Suriye’nin Başkenti Şam’a götürmesini ister. Sayın Derwêşê Sado, son derece saygı duyduğu Mesud Barzani’nin bu teklifine olumsuz cevap vererek, mektubu Celal Talabani ye götüremeyeceğini söyler. Mesud Barzani’nin neden sorusuna Derwêşê Sado şu şekilde cevap verir.” Kürdistan’da siyasetle ilgili herkes benim sizinle beraber olduğumu biliyor. Ben Celal Talabani nin yanına gittiğimde Kürdler bunu mutlaka duyacak ve şöyle diyeceklerdir. Barzaniler ayakta oldukları sürece Derwêş, Barzaniler le beraberdi, Barzaniler şimdi düştü, Derwêş bu sefer Celal Talabani ye yanaşmaya başladı diyeceklerdir. Onun için ben mektubunuzu Celal’a götüremeyeceğim.” der.

Mesud Barzani ile Derwêşê Sado arasında bu diyaloğun yaşandığı ortamda nemir Mele Mustafa Barzani de hazır bulunmakta ve bu diyaloğa tanıklık etmektedir. Derwêşê Sado’nun, Mesud Barzani ye verdiği cevabı dikatle dinleyen Nemir Mele Mustafa Barzani, elini Derwêş’in omuzuna koyarak,” Derwêş, Mektubê Mesudî ji Celal re bibe. Wallahi Hesen Elbekir û Saddam Hüseyin ji Kurdistan’ê re, çi xizmetê bikin wê Celal Talabani û İbrahim Ahmed ji hewqas xizmetê bikin. Lê mektub’ê Mesud’i ji Celal re bibe.” Türkçesi: Derwêş: “Mesud’un mektubunu Celal Talabani ye götür, Wallahi Hasan El Bekir ile, Saddam Hüseyin Kürdistan’a ne kadar hizmet ederse, Celal Talabani ile İbrahim Ahmed te o kadar hizmet edecekler. Ama yinede sen Mesud’un mektubunu Celal Talabani ye götür.” 

Derwêş’in deyimiyle Mele Mustafa Barzani ona derse: Git kendini 10 katlı bir binanın üzerinden at, Derwêş gidip kendini atacak.

Bu arada Nemir Mele Mustafa Barzani’nin İran Şah’ı ve Saddam Hüseyin arasında yapılan antlaşma ile ilgili söylediği bir belirlemeyi burada not edip, yazıya öyle devam edeceğim. ”İran Şah’ı ile, Saddam Hüseyin arasında yapılan antlaşma fazla uzun ömürlü olmayacaktır. Çünkü Saddam Hüseyin İran’la tarihsel olarak ihtilaflı olduğu Şattularap bölgesini İran’a vermeyi içine sindirmesi mümkün değil ve yakın bir zamanda bu iki güç yeniden birbiriyle savaşa girecek, bu iki gücün birbiriyle girişeceği savaştan da, Kürdlere büyük fırsatlar doğacaktır.” Gerçekten de hayat Mele Mustafa Barzani yi doğruladı, Mele Mustafa Barzani’nin ebediyete intikal etmesinin üzerinden sadece bir yıl geçtikten sonra İran ve Irak arasında sekiz yıl devam edecek her iki tarafı da yıpratacak uzun bir savaş oldu ve bu savaşın sona ermesinden üç yıl sonra Güney Kürdistan DeFacto bir Federal Kürdistan statüsü ile tarih sahnesine çıkmaya başladı.

Sayın Derwêş’ê Sado, mektubu alarak, Rojava Kürdistan’ına geçer. Kamışlıda ikamet eden Mele Mustafayê Hilêlî’yi yanına alarak Suriye’nin Başkenti Şam’a gider. Celal Talabani ve grubunun adresi o dönemde Şam da bulunan Havana Cafe’dir. Derwêş’ê Sado beraberinde götürdüğü mektubu Celal Talabani ye takdim eder. Celal Talabani, Mele Mustafayê Hilêlî’yi, Derwêş’le beraber görünce rengi atar, Mele Mustafayê Hilêlî’nin Rojava’da Barzanilerin yakın bir dostu olduğunu Celal iyi biliyordu ve Derwêşê Sado nun uzattığı mektubu alarak, yarın tek başına gelmesini ister.

1975’te Cezayir de yapılan uluslararası ihanet komplosu Barzanileri o kadar derinden sarsıp etkilemiştir ki,1964 te İran’ın istihbarat örgütü SAVAK la işbirliği yaparak Mele Mustafa Barzani’yi tasfiye etme girişiminde bulunan İbrahim Ahmed, Celal Talabani kliğinin siyasi darbe girişimi başarısız olunca, İran Devleti de siz Barzani ile baş edemezsiniz diyerek ortalıkta bırakınca, Mele Mustafa Barzani onlara af çıkararak Kürdistan’a geri dönmelerini sağlamış. İbrahim Ahmed,Celal Talabani kliğinin tüm üyeleri Barzani’nin af çağrısına uyarak geri gelmiş. İbrahim Ahmed ise gururuna yenik düşerek geri gelmemiş,1966 yılında bu sefer ikinci bir düşman başkentini kendine mesken seçerek, Bağdat’a kapağı atmıştı.

1966 dan itibaren Kürdistan tarihine 66 cahşları olarak geçen dört yıllık büyük iç ihanet süreci başlıyordu. İbrahim Ahmed,1964’te İran Şah’ının istihbarat örgütünün desteğiyle Barzani’yi tasfiye etmeye çalışan ve daha sonra Barzani’nin affına olumlu cevap vererek Kürdistan’a dönen klik arkadaşlarını Bağdat’a davet ediyordu. İbrahim Ahmed, Celal Talabani kliği, 1966’dan 1970 yılına kadar BAAS hükümetinin adeta paramiliter gücü gibi savaş uçakları da dahil, her türlü savaş gücünü kullanarak, Barzani’ye bağlı peşmergelere saldırıyor, dört yıllık bir süreç içinde 3600 peşmergeyi şehit ediyorlardı.

11 Eylül 1961 yılında başlayan Barzani liderliğindeki Ulusal Özgürlük mücadelesine karşı çaresiz duruma düşen Irak BAAS hükümeti defalarca Barzani’nin ayağına giderek, antlaşma çağrısında bulunuyordu. Nihayetinde 11 Mart 1970 yılında Mele Mustafa Barzani önderliğindeki PDKI ile BAAS hükümetinin liderleri olan Hasan Elbekir ve Saddam Hüseyin arasında geniş kapsamlı otonomi antlaşması yapılır.

Barzani ve BAAS hükümeti arasında yapılan otonomi antlaşmasının ardından Celal Talabani, İbrahim Ahmed kliğinin BAAS hükümeti nezdinde bir kıymeti harbiyesi kalmaz ve Bağdat otellerinde rüsva durumuna düşerler. Saddam Hüseyin’e bizim durumumuz ne olacak diye dertlenince, Saddam Hüseyin, biz kurt la anlaştık, artık size ihtiyacımız yok diye cevap verince, çareyi Mele Mustafa Barzani ye bir mektup göndererek af talebinde bulunurlar. Barzani Parti’nin yönetimini toplayarak af talep eden mektuplarını parti yöneticileri ile paylaşarak, biz bugün güçlü bir durumdayız. İnsan güç ve kudret sahibi olduğu zaman, af etmeyi bilmelidir diyerek onlara af çıkaracağını söyler. Barzani’nin bu talebi üzerine PDKI’nın yönetiminden genç bir üye, bunların yaptığı ihanet, her birinin yüz defa idam cezasına çarptırılmaları gerekir diye söyleyince, Barzani hemen ona cevap vererek, bugünden itibaren onlar Allah’ın emri ile de ölürse ben senden bileceğim diyerek, onlara hem af çıkarır, hem de 3600 peşmergenin şehit edilmesinden sorumlu olan bu kliğe Kürdistan’da yaşam güvencesi verir.

Barzani’nin af çıkarması sonucu 3600 peşmergenin şehit edilmesinden sorumlu olan bu klik 1975’te Cezayir de yapılan ihanet antlaşmasına kadar Kürdistan’da güven içinde yaşamlarını sürdürürler. 1975’teki uluslararası komplo sonucu büyük bir kırılma yaşayan Barzani önderliğindeki Eylül devrimi sonrası, bu sabıkalı klik bu seferde kapağı Suriye devletinin başkenti Şam’a atmıştı.

1964’te Doğu Kürdistan’ı kendi egemenliğinde tutan İran Devleti’nin başkenti Tahran’ı kendilerine mesken tutan bu klik, 1966-1970 arası Kürdistan’ın güneyini egemenliği altında tutan Bağdat’ı mesken edinmiş,1975 te de Rojava Kürdistan’ını egemenliğinde tutan Suriye devletinin başkenti Şam’a kapağı atmışlardı.1964 ile 1975 tarihleri arasında ihanet sicilleri son derece kabarık olan bu kliğe, Derwêşê Sado’nun eli ile sayın Mesud Barzani mektup göndererek onları Kürdistan’a davet ediyor. Sadece davet etmekle de kalmıyor, geçici bir komiteyle Parti’nin yönetimini ona devretme talebinde bulunuyordu.

İhanet sicilleri bu kadar kabarık olan Celal Talabani ve İbrahim Ahmed kliğine Parti’nin yönetimini geçici bir komite ile devretmenin mantığını, 1975’ten beri (50 yıl) Barzanilerin sürdürdüğü onurlu direnişin bir gönüldaşı ve kararlı savunucusu olarak anlamakta güçlük çekiyorum. Onlarla empati kurmaya çalışırken, şu kanaate varıyorum. 1)-Kürdistan’ın 1923’te imzalanan Lozan antlaşması sonrası Kürdlere biçilen statüko 2)- Güney Kürdistan da Soran -Bahdinan ikilemi ve Celal Talabani ile İbrahim Ahmed kliğinin, Soran kartını Barzanilere karşı her zaman tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanması ki, Mele Mustafa Barzani daha SSCB de iken, İbrahim Ahmed’in, 1950’li yıllarda kendisine mektup göndererek eğer bizim istediğimiz çizgide hareket etmezsen, Soran kartını kullanacağını ifade etmiştir. Bundan kasıt, Güney Kürdistan’ı Behdinan, Soran diye iki bölgeye ayırma tehdidi dir.3)- ABD’nin yaptığı büyük ihanete tepki olarak, Kürdistan’da sol perspektifin öne çıkarılmasıdır.

Ertesi gün kek Derwêşê Sado, Celal Talabani nin istediği gibi tek başına HAVANA Cafe ye giderek, Celal Talabani ile görüşür.

Celal Talabani:” Biz Barzanilerin sonunun böyle olacağını biliyorduk. Çünkü: Barzaniler aşiretçi, gerici ve ABD’nin işbirlikçisidirler. Biz gelip Barzanilerle artık birlikte çalışmayacağız. Örgütümüzü kurduk (YNK) en kısa zamanda Kürdistan’a dönüp sahada güçlü bir şekilde kendimizi göstereceğiz. 

Sanki 1964’te ABD’nin Ortadoğu’da ki en güçlü müttefiki olan İran Şah’ı ile, Barzani’ye karşı işbirliği yapan kendisi değildi. Sanki 1966-70 arası BAAS hükümetinin paramiliter gücü olup, Barzani’ye bağlı peşmergeler den 3600 kişiyi şehit eden kendisi değildi. Sanki 11 Mart 1970’te imzalanan otonomi antlaşmasından sonra Mele Mustafa Barzani ye mektup göndererek ondan af dileyen kendileri değildi.

Kek Derwêşê Sado, Celal Talabani den beklediği cevabı almış ve Doğu Kürdistan’a Barzanilerin bulunduğu ikametgaha giderek, Celal Talabani’nin, Kek Mesud Barzani’nin mektubuna verdiği cevapları harfiyen kendisine iletiyor ve şu tavsiyede bulunma gereğini de görüyor.” Celal Talabani vekilliği sizden önce Kürdistan’da sahaya çıkıp kendilerini ispatlarsa önünüzü keseceklerdir. Onun için onlar sahaya çıkmadan, sizin kendinizi ispatlamanız gerekiyor.” Bu görüşmeden sonra PDKI kendilerinin dışındaki siyasi kadrolardan bir Geçici Komite (Qiyada Muwaqet) kurarak, politik mücadele sahasına yeniden çıkmaya başlıyorlar.

6

TKDP genel sekreteri Derwêşê Sado, sayın Mesud Barzani’nin mektubunu Doğu Kürdistan’daki ikametgahından alarak, Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan Celal Talabani ye iletir ve eğer Barzanilerin önerisini kabul edip onlarla çalışırsanız, 1964’te ve 1966 ile 1970 arasında yaptığınız hataların telafisinde yapmış olursunuz, önerisine rağmen, Celal Talabani öneriyi elinin tersiyle iter.

Çünkü kendince sırtını sağlam kayalara dayamış. SSCB’nin Ortadoğu’da ki en güçlü müttefiki Hafız Esad’ın yanında, Sovyet Rusya’nın KGB istihbarat örgütü, Irak Komünist partisi ile Irak muhalif BAAS partisinin Kürdistan’daki yeni partneri olmayı gönüllü olarak tercih etmişti.

Hafız Esad ta Suriye’de BAAS partisinin lideri olmasına rağmen, Saddam Hüseyin’in Irak’taki Şiiler üzerinde uyguladığı insanlık dışı zulümler ve şiddetten dolayı Saddam Hüseyin’in ezeli bir rakibiydi ve Irak’taki muhalif BAAS partisinin de destekçisiydi. Tabii Hafız Esad’ın da, Saddam Hüseyin’in Irak’ta ki çoğunluk olan Şiilere yaptığı zulmün benzerini, Suriye’deki çoğunluk Sünnilere yaptığını da burada not etmek gerektiğini düşünüyorum.

Sovyet Rusya, 1958’de General Abdülkerim Kasım’ın askeri bir darbeyle iktidarı ele geçirmesinden sonra Irak Devleti’nin baş destekçisi olmuş. 1975’teki Cezayir antlaşmasının ardından Irak’ın lideri Saddam Hüseyin’i gözden çıkarmıştı. Saddam Hüseyin’in ABD ile 1975’teki Cezayir antlaşması sürecinde flört etmeye başlaması, SSCB açısından bir kırılma ve güvensizlik kaynağı olmuş ve SSCB de Saddam Hüseyin’e karşı yeni arayışlar içine girmişti.

TKDP genel sekreteri sayın Derwêş’ê Sado’nun, Celal Talabani nezdinde yaptığı görüşmeler boşa çıkınca, Barzaniler yeni bir arayış içine girmeye başladılar.

1958 yılında Mele Mustafa Barzani SSCB’deki yaklaşık 12 yıllık zorunlu sürgün hayatından dönüp, Bağdat havaalanına ayak bastığı zaman, yaklaşık 1.5 milyon insan onu karşılamaya gider. O devasa kalabalığın içinde o dönemde Bağdat üniversitesi mühendislik fakültesi öğrencisi olan ve aynı zamanda Irak Komünist Partisinin gençlik örgütü liderliğini yapan Sami Abdurrahman da vardır. Sami Abdurrahman la, 1996 yılında, Barzanilerin ikametgahı olan Selahaddin kentinde, kek Derwêşê Sado, 1975’ten sonra TKDP’nin sekreterliğini yapan Av. M. Ali Dinler ve ben aynı ortamı paylaştığımız sırada bu görkemli karşılama törenini bize anlattı ve aynı gün, o muazzam karşılama töreninin etkisinde kalarak Irak Komünist partisinden istifa ederek IKDP sine geçiş yaptığını bize söylemişti.

Celal Talabani ve kliğinden tamamen umudunu kesen Barzaniler yeni bir alternatif olarak Irak Komünist partisinden IKDP sine geçiş yapan Sami Abdurrahman la yola devam etme kararı aldılar. Sami Abdurrahman’ın başkan, Cewher Namık ve Kerim Sincari’ninde üyesi olduğu üç kişilik bir Geçici Komite (Qiyada Muwaqqet) oluşturuldu. Barzaniler geçici komitenin oluşturulmasından sonra bütün parti faaliyetlerini Sami Abdurrahman başkanlığındaki geçici komiteye devrederek, büyük ihanetten sonra kanser hastalığına yakalanan babalarının tedavisi ile ilgilenmeye başladılar.

Mele Mustafa Barzani’nin hastalığının tedavisi için tek seçenek 1975’te büyük komployu kuran ABD olacaktı. Çünkü: diğer birçok ülkeye yapılan girişimlerden olumlu bir sonuç alınamamıştı.

Geçici Komitenin oluşturulmasından sonra en büyük görev ve sorumluluk TKDP ve genel sekreteri Derwêşê Sado’nun üzerine düşmüştü. Geçici komitenin iki üyesi (Cewher Namık ve Kerim Sincari) 1975 in sonlarına doğru Kürdistan’ın Kuzey yakasına giriş yaptılar. Kürdistan’ın kuzeyine geçiş yaptıktan sonra TKDP’nin tüm komiteleri ve üyeleri Silopi’den, Adana’ya kadar adeta seferberlik haline geçtiler. Hiçbir üye ve teşkilat fedakarlıktan ve verilen görevden kaçmadı. Birileri var ki en başat görevleri onlar yerine getirdi. TKDP’nin genel sekreteri Derwêşê Sado yukarıdaki satırlarda dile getirdiğim gibi, en kritik dönemlerde, en kritik görevleri yerine getirmekten hiç kaçınmadı. Güney Kürdistan hududunun en uç noktasında (Silopi) yerleşik olan Remezanê Haşım, 1961’de Eylül devriminin başlaması ile birlikte Güney Kürdistan da ki milli mücadeleyle hep temasta olmuş ve her türlü lojistik desteği vermekten kaçınmamıştır. Geçici komitenin oluşturulmasından sonra Remzine Haşım eskisinden daha büyük şevkle her türlü imkanını seferber ederek başat bir rol oynamıştır.

Cizre’de ikamet eden ve 1975 sonbaharında yapılan kongrede TKDP’nin genel sekreterlik görevini üstlenen Av. M. Ali Dinler de, hudut bölgesinde ki lojistik destekler ile Cudi Dağı bölgesinde ki karargahlarına yerleşen geçici komitenin ihtiyaçlarını karşılamak için adeta seferber olmuştur. Kurtalan, Kozluk, Batman ve Adana’da belli sürelerle misafir edilen Geçici Komitenin üyeleri 1976’nın ilkbahar mevsiminden itibaren Cudi Dağı bölgesinde oluşturulan karargahlarına yerleşmişler ve 26 Mayıs 1976’da Irak hükümetine karşı ilk silahlı direnişin meşalesi yakılıncaya kadar söz konusu karargâhı kullanmışlar ve her türlü ihtiyaçları yukarıda adını verdiğim Derwêşê Sado, Remezanê Haşım ve Av .M. Ali Dinler tarafından karşılanmıştır. İsimlerini verdiğim bu üçlü işin organizasyonunu yaparken, esas olarak tüm parti üyelerinin hakkını yememek gerekir. Teksir makinasından, jeneratörü ne ve gıdaya kadar her türlü ihtiyaçları karşılanmıştır. En büyük problem jeneratör temini konusunda yaşanmıştır. O günün şartlarında jeneratör temin edip, Cudi dağına kadar götürmek, imkânsız gibi bir sorun iken, Diyarbakır Bölgesi’ndeki bir parti komitesi, bir gece resmi bir kuruma ait jeneratöre, bir nevi el koyarak, parçalara bölüp, katırların sırtından dağları aşarak Cudi dağındaki karargaha ulaştırılmıştır.

26 Mayıs 1976 yeni bir devrim sürecinin, Mayıs (Gulan) devriminin başlama süreci olarak kabul edilmiştir.11 Eylül 1961 de başlayan ve 1975 te ABD ile Ortadoğu’daki müttefiklerinin Barzani üzerinde kurdukları büyük komplo sonucu Eylül devrimi büyük bir kırılmaya uğrarken, 26 Mayıs 1976’da ilk meşalesini yakan Mayıs (Gulan) devrimi yıkılmaya doğru evirilen Eylül devriminin umutları yeniden ve daha güçlü bir şekilde yeşermeye başlamıştır. Mayıs devriminin altyapısının oluşturulmasında en büyük fedakarlığın sayın Derwêşê Sado’nun başında bulunduğu TKDP’nin eseri olduğunu ileri ki yıllarda Sayın Mesud Barzani’nin yaptığı açıklamalarda dile getirmiş ve başta TKDP olmak üzere SKDP’nin büyük destekleri ve fedakarlıkları olmasaydı, Mayıs devrimini sürdürmemiz imkansız gibi bir şeydi gerçeğini dile getirmiştir.

Devamı gelecek bölümde.